BEYAZ GÖMLEK UĞRUNA İLK GÖRÜŞME!
İlkler her zaman zor olanlardır. Deneyimsiz, bilgisiz, habersiz bir halde bir masada oturuyorken hele.
Ocak 2016'da mezun olmadan önceki son dönemimde de bir sürü iş aramıştım. Kariyer sitelerindeki neredeyse bütün stajlara gönderdim cv'mi. Son sınıftım, mezun olmaya çok yakındım ve ne istediğimi de çok iyi biliyordum. İhtiyacım olan tek şey denemem için bana şans vermeyi isteyecek bir firmaydı. (tabii olmadı)
2015 sonlarıydı sanırım, telefonum çaldı ve işte o an hala duymakta olduğum cümle kuruldu: Merhabalar Zeynep Hanım, CV'nize Kariyer.net aracılığıya ulaştık!!! Ben şaşkın, heyecanlı... Daha telefonda sesim titriyor, düşünün. Görüşme günü, saati ayarlandı ve bana yer için mail atıldı. Ben daha mezun olmamış, kurumsalda çalışmanın sadece anlamını bilen ama hiç yaşamamış biriydim o zamanlarda. Medyada çalışmanın tek rahat kısmı kıyafet sorunu yaşamamaktı çünkü. Ama şimdi?! Kurumsalda görüşmeye gidecektim, hem de holdinge. Hemen yengem arandı, ne giyilir, ne alınırla geçen stresli konuşmalar; bir gün sonraki iş görüşmesi için aceleyle çıkılmış alışveriş akşamı.
Her şey iyi güzel gidiyordu bence, ama beyaz gömlek bulamadım. BEYAZ GÖMLEK yahu!! Ne kadar zor olabilirdi ki? (O da şişman olmanın kötülüğü işte.. Bu noktaya da başka bir görüşme hikayesinde değineceğim zaten 😅) Evde ne var ne yok baktım, çok sevdiğim ve çok şık duran şifon bir bluz giymeye karar verdim. Altımda kumaş pantalon ve makosen ayakkabılarımla.
[Şuraya bir ek açıp söylemek istiyorum, görüşme öncesi stresi sizi uyutmazsa direnmeyin. Direndikçe daha çok uyuyamıycaksınız ve büyük ihtimal 1-2 saatlik bir dalgınlık uykusuyla ayakta kalmış olcaksınız. Biliyorum, hiç uyuyamadım. Sabah kalkıp duş alırken de, makyajımı yaparken de, giyinirken de gergindim. Annemle babama da çok çattım, hatırlıyorum. Siz yapmayın, sakin kalın. Elinizde olmayan bir şeyi kaybedemezsiniz zaten, unutmayın!]
Neyse, ben kendime çok güveniyorum falan, holdingi de araştırmışım her şeyi öğrenmişim. Türkiye'nin en büyüklerinden biri, görüşmek istedikleri pozisyon ise holding başkanının asistanlığı. İşe alsalar beni, Şeytan Marka Giyer'deki Anne Hathaway bir, ben iki olcaz zaten.😏
Kapıdan girdim, kimliğimi verdim ve beklemeye başladım. İnsanları inceliyorum bir yandan da, bakalım nasıl giyinmişler, nasıl davranıyorlar diye. Ama bi gariplik var, herkes siyah-beyaz. Hiç başka renk yok etrafta, yahu lacivert bile yok valla diyorum. Neyse efendim, beni karşıladı benim yaşlarımda bir kız, insan kaynakları departmanının katına çıkardı. Gerçekten gördüğüm tek şey içi su dolu olmayan bir fanustu ve balık yerine insanlar vardı. Camekanın arkasında çalışan insanlardan fısıltı bile çıkmıyordu, insanlar hareket bile etmiyorlardı. Resmiyet hat safhada tabi büyük holding, diyorum ya. Beni boş bir görüşme odasına aldılar ve İK Müdürü bir kadın geldi sonunda.
Görüşmeyi gülerek mi anlatsam, ağlayarak mı anlatsam bilemiyorum. Trajikomik resmen kendisi. Klasik bir İK Müdürü olarak beni baştan ayağa süzdükten sonra tüm klasik İK sorularını yöneltti bana. Neden klasik diyorum? Çünkü genel olarak ik görüşmelerinde sorulan soruların hepsi internette "görüşme soruları" olarak yazar. Kendinizi tanıtır mısınız ile başlayıp neden bizim firmamızı tercih ediyorsunuz diye biten sorular sıralaması.
Ben daha klasik ik sorularını düzgün yanıtlayamıyorum ki!! Elim ayağım titriyor, onu geçtim sesim titriyor. Hiç susmayan, gür sesli ben bir anda konuşamamaya başladım. Aklımda bir sürü soru: Ellerimi çok hareket ettiriyor muyum? Göz temasını çok mu kurdum? Kıyafetimi beğenmedi sanırım! Su içmek mi doğruydu içmemek mi? Neden bu kadar düşünüyorum dersiniz? Konuştuğunuz insanın ses tonundan mimiklerine kadar her şey sizi eleştiriyorsa, sonunda paranoyaya bağlıyorsunuz bence.
OH BE! Sorular bitti dediğim an, sadece bu görüşmede duyduğum sorular geldi. "Patronumuz Amerika'dayken seni arıyor ve 'bana restoranda rezervasyon yaptır.' diyip telefonu kapatıyor. Ne yaparsın?" CEVAP VERİYORUM:.......................................................................................................
............................................................................... HAHAHAHA
Kısa bir kitlenmeden sonra aklıma gelen en mantıklı şeyleri söyledim, karşılığında "Bu kadar mı?" diye bir tepki alınca "yetersizlik"in anlamını birebir yaşamış oldum. İlk hatada yılmak yok deyip düzgün cevaplar vermeye devam ettim ama o baskı altında diğer sorularda da hata yaptım sanırım, emin değilim.
Sonra sevgili İK müdürümüz üstümdeki sarı bluza bakıp,EVET SARI, holding olarak kıyafet kurallarımız vardır yalnız, cümlesini kurup gözleriyle aşağılayınca sadece kaçmak istedim o odadan.
23 yaşında daha mezun olmamış bir insanım. İlk görüşmemdeyim. İlk defa kurumsal bir yerdeyim. Üstüne üstlük ben size başvurmadım, siz beni buldunuz. Medya geçmişimi sorgulamak için mi çağırmak istemiştiniz hiç anlamadım. Aradım taradım beyaz gömlek de bulamadım, üzgünüm. Saygısızlık olmasın diye uğraştım, hazırlandım o kadar. Tshirtle mi gelmemi isterdiniz?!
Ağladım ağlayacağım ama öyle gergin ve üzgünüm artık. Önüme bir ingilizce sınavı getirdiler, onu da çözdüm. Bir sınav daha getirdiler onu da çözdüm. 3 saat kadar hapsettiler beni "mükemmel holding" odasında. Holdingten kaçarcasına çıktığımı hatırlıyorum. Çıktığım anca bir sigara yaktığımı ve ağladığımı hatırlıyorum. Annemi arayıp tek bir şey söyledim: Görüşme kötü geçti ama onlar olur da beni isterse, ben istemiyorum. O zaman anlamamışlardı annemler, onlar da benimle alıştılar görüşme süreçlerine.
Sonuç? Elbette olumsuz döndüler ve ben hiç üzülmedim. Sonucuna üzülmediğim iki üç görüşmeden biri olmuştu sanırım. Belki yazarak anlatamadım ama aşağılanma hissini çok güzel yaşattı bana holdingteki İK hanım. Bir daha kimseyi öyle baktırtmadım kendime. Elleri titreyerek görüşmeye gelen birine niye böyle davranılır, neden pozisyonunun ağırlığıyla ezmeye çalışılır bilmiyorum. Üstünden kaç zaman geçti, ben hala anlamadım.
İK çalışanlarına haykırarak şunu söylemek istiyorum, YAPMAYIN! Okuyan öğrenciye, yeni mezuna yüklenmeyin bu kadar. Geleceğini kurmak için uğraşan gençlerin heveslerini kırmayın, korkutmayın. Size uymuyorsa bunu söylemenin çok daha uygun yolları vardır. Mimiklerinizle, bakışlarınızla, ses tonunuzla ezmeyin karşınızdakini.
Bir beyaz gömlek uğruna, o kadar kötü bakmayın.. Siyah-beyaz olmayın bu kadar. Griyi de görün. Aradaki gökkuşağını da, sarıyı da görün.
Unutmayın! Siz de bir zamanlar üniversite öğrencisiydiniz, siz de bir zamanlar yeni mezundunuz. Siz de boş cv.lerle görüşmelere gittiniz. Sevgili insan kaynakları çalışanları unutmayın...
Ocak 2016'da mezun olmadan önceki son dönemimde de bir sürü iş aramıştım. Kariyer sitelerindeki neredeyse bütün stajlara gönderdim cv'mi. Son sınıftım, mezun olmaya çok yakındım ve ne istediğimi de çok iyi biliyordum. İhtiyacım olan tek şey denemem için bana şans vermeyi isteyecek bir firmaydı. (tabii olmadı)
2015 sonlarıydı sanırım, telefonum çaldı ve işte o an hala duymakta olduğum cümle kuruldu: Merhabalar Zeynep Hanım, CV'nize Kariyer.net aracılığıya ulaştık!!! Ben şaşkın, heyecanlı... Daha telefonda sesim titriyor, düşünün. Görüşme günü, saati ayarlandı ve bana yer için mail atıldı. Ben daha mezun olmamış, kurumsalda çalışmanın sadece anlamını bilen ama hiç yaşamamış biriydim o zamanlarda. Medyada çalışmanın tek rahat kısmı kıyafet sorunu yaşamamaktı çünkü. Ama şimdi?! Kurumsalda görüşmeye gidecektim, hem de holdinge. Hemen yengem arandı, ne giyilir, ne alınırla geçen stresli konuşmalar; bir gün sonraki iş görüşmesi için aceleyle çıkılmış alışveriş akşamı.
Her şey iyi güzel gidiyordu bence, ama beyaz gömlek bulamadım. BEYAZ GÖMLEK yahu!! Ne kadar zor olabilirdi ki? (O da şişman olmanın kötülüğü işte.. Bu noktaya da başka bir görüşme hikayesinde değineceğim zaten 😅) Evde ne var ne yok baktım, çok sevdiğim ve çok şık duran şifon bir bluz giymeye karar verdim. Altımda kumaş pantalon ve makosen ayakkabılarımla.
[Şuraya bir ek açıp söylemek istiyorum, görüşme öncesi stresi sizi uyutmazsa direnmeyin. Direndikçe daha çok uyuyamıycaksınız ve büyük ihtimal 1-2 saatlik bir dalgınlık uykusuyla ayakta kalmış olcaksınız. Biliyorum, hiç uyuyamadım. Sabah kalkıp duş alırken de, makyajımı yaparken de, giyinirken de gergindim. Annemle babama da çok çattım, hatırlıyorum. Siz yapmayın, sakin kalın. Elinizde olmayan bir şeyi kaybedemezsiniz zaten, unutmayın!]
Neyse, ben kendime çok güveniyorum falan, holdingi de araştırmışım her şeyi öğrenmişim. Türkiye'nin en büyüklerinden biri, görüşmek istedikleri pozisyon ise holding başkanının asistanlığı. İşe alsalar beni, Şeytan Marka Giyer'deki Anne Hathaway bir, ben iki olcaz zaten.😏
Kapıdan girdim, kimliğimi verdim ve beklemeye başladım. İnsanları inceliyorum bir yandan da, bakalım nasıl giyinmişler, nasıl davranıyorlar diye. Ama bi gariplik var, herkes siyah-beyaz. Hiç başka renk yok etrafta, yahu lacivert bile yok valla diyorum. Neyse efendim, beni karşıladı benim yaşlarımda bir kız, insan kaynakları departmanının katına çıkardı. Gerçekten gördüğüm tek şey içi su dolu olmayan bir fanustu ve balık yerine insanlar vardı. Camekanın arkasında çalışan insanlardan fısıltı bile çıkmıyordu, insanlar hareket bile etmiyorlardı. Resmiyet hat safhada tabi büyük holding, diyorum ya. Beni boş bir görüşme odasına aldılar ve İK Müdürü bir kadın geldi sonunda.
Görüşmeyi gülerek mi anlatsam, ağlayarak mı anlatsam bilemiyorum. Trajikomik resmen kendisi. Klasik bir İK Müdürü olarak beni baştan ayağa süzdükten sonra tüm klasik İK sorularını yöneltti bana. Neden klasik diyorum? Çünkü genel olarak ik görüşmelerinde sorulan soruların hepsi internette "görüşme soruları" olarak yazar. Kendinizi tanıtır mısınız ile başlayıp neden bizim firmamızı tercih ediyorsunuz diye biten sorular sıralaması.
Ben daha klasik ik sorularını düzgün yanıtlayamıyorum ki!! Elim ayağım titriyor, onu geçtim sesim titriyor. Hiç susmayan, gür sesli ben bir anda konuşamamaya başladım. Aklımda bir sürü soru: Ellerimi çok hareket ettiriyor muyum? Göz temasını çok mu kurdum? Kıyafetimi beğenmedi sanırım! Su içmek mi doğruydu içmemek mi? Neden bu kadar düşünüyorum dersiniz? Konuştuğunuz insanın ses tonundan mimiklerine kadar her şey sizi eleştiriyorsa, sonunda paranoyaya bağlıyorsunuz bence.
OH BE! Sorular bitti dediğim an, sadece bu görüşmede duyduğum sorular geldi. "Patronumuz Amerika'dayken seni arıyor ve 'bana restoranda rezervasyon yaptır.' diyip telefonu kapatıyor. Ne yaparsın?" CEVAP VERİYORUM:.......................................................................................................
............................................................................... HAHAHAHA
Kısa bir kitlenmeden sonra aklıma gelen en mantıklı şeyleri söyledim, karşılığında "Bu kadar mı?" diye bir tepki alınca "yetersizlik"in anlamını birebir yaşamış oldum. İlk hatada yılmak yok deyip düzgün cevaplar vermeye devam ettim ama o baskı altında diğer sorularda da hata yaptım sanırım, emin değilim.
Sonra sevgili İK müdürümüz üstümdeki sarı bluza bakıp,EVET SARI, holding olarak kıyafet kurallarımız vardır yalnız, cümlesini kurup gözleriyle aşağılayınca sadece kaçmak istedim o odadan.
23 yaşında daha mezun olmamış bir insanım. İlk görüşmemdeyim. İlk defa kurumsal bir yerdeyim. Üstüne üstlük ben size başvurmadım, siz beni buldunuz. Medya geçmişimi sorgulamak için mi çağırmak istemiştiniz hiç anlamadım. Aradım taradım beyaz gömlek de bulamadım, üzgünüm. Saygısızlık olmasın diye uğraştım, hazırlandım o kadar. Tshirtle mi gelmemi isterdiniz?!
Ağladım ağlayacağım ama öyle gergin ve üzgünüm artık. Önüme bir ingilizce sınavı getirdiler, onu da çözdüm. Bir sınav daha getirdiler onu da çözdüm. 3 saat kadar hapsettiler beni "mükemmel holding" odasında. Holdingten kaçarcasına çıktığımı hatırlıyorum. Çıktığım anca bir sigara yaktığımı ve ağladığımı hatırlıyorum. Annemi arayıp tek bir şey söyledim: Görüşme kötü geçti ama onlar olur da beni isterse, ben istemiyorum. O zaman anlamamışlardı annemler, onlar da benimle alıştılar görüşme süreçlerine.
Sonuç? Elbette olumsuz döndüler ve ben hiç üzülmedim. Sonucuna üzülmediğim iki üç görüşmeden biri olmuştu sanırım. Belki yazarak anlatamadım ama aşağılanma hissini çok güzel yaşattı bana holdingteki İK hanım. Bir daha kimseyi öyle baktırtmadım kendime. Elleri titreyerek görüşmeye gelen birine niye böyle davranılır, neden pozisyonunun ağırlığıyla ezmeye çalışılır bilmiyorum. Üstünden kaç zaman geçti, ben hala anlamadım.
İK çalışanlarına haykırarak şunu söylemek istiyorum, YAPMAYIN! Okuyan öğrenciye, yeni mezuna yüklenmeyin bu kadar. Geleceğini kurmak için uğraşan gençlerin heveslerini kırmayın, korkutmayın. Size uymuyorsa bunu söylemenin çok daha uygun yolları vardır. Mimiklerinizle, bakışlarınızla, ses tonunuzla ezmeyin karşınızdakini.
Bir beyaz gömlek uğruna, o kadar kötü bakmayın.. Siyah-beyaz olmayın bu kadar. Griyi de görün. Aradaki gökkuşağını da, sarıyı da görün.
Unutmayın! Siz de bir zamanlar üniversite öğrencisiydiniz, siz de bir zamanlar yeni mezundunuz. Siz de boş cv.lerle görüşmelere gittiniz. Sevgili insan kaynakları çalışanları unutmayın...
Yorumlar
Yorum Gönder