KAYBOLAN %50'LİK ŞANS!
Madem üstünden koca bir yıl geçmiş, anlatmanın tam sırası sanırım!
İşsizliğimin birinci yılında yaz aylarının başındayken bir kaç görüşmeye gidiyordum. Mailler, telefonlar, görüşmeler.. Olmuyor, olmuyor! Cv'min artık Türkiye'nin %70'inin elinde olduğunu hatırlatmak isterim hepinize.😅 Peki bu nasıl oluyor? Elden ele veriliyor cv'ler. Sen arkadaşına, arkadaşın başka arkadaşına. İşte şansına bir yerlerden sana uygun bir iş çıkarsa diye. Peki cv'nizin işe yaraması için en güzel yöntemlerden biri nedir? TANIDIK! Evet! Hayır, hayır torpil değil.. Tanıdık..😎 (torpil konusunu da yazacağım, sabredin!)
Ben de işsizlikten bıkmış ve aileme karşı isyankar bir halde bir sene geçirmiştim o zamanlar. Aileme isyan etme sebebim, keşke işime yarayabilecek yerlerde tanıdıkları olsaydı, diyeydi. Öncesinde bir kaç tanesini reddetmiş olsam da geç anladım tanıdığın değerini, diyeceğim ama yazının sonunda ona isyan edebilirim.
Bir akrabamızın iyi bir şirkette çalıştığını yeni öğrenmiştim. (Şirketin "iyi" olması o sıralar önemini yitirmişti benim için tabi ama "iyi" olunca da insanın gözleri parlıyor valla.) Firmanın hangi sektörde olduğunu belirtmeyeceğim, tek kelimeyle anlarsınız. Ama iyi, gerçekten. Cv yolladım, bana uygun açık pozisyonlar olduğunda da firma tarafından gönderilen testleri çözdüm. (Görüyorsunuz tanıdık olsa da o testler çözülecek!) Sonra görüşmeye çağrıldım. Sanırım görüştüğüm ilk ve tek erkek ik ile görüşme yaptım şirkette. Kötü geçirdiğim pek çok görüşmenin aksine oldukça iyi geçen görüşmeden mutlu ayrıldım ve ik müdürüyle o günden itibaren hep iletişimde kaldık. Bana sabretmemi, biraz daha zaman gerektiği için beklememi söylediler.
O günlerde telefonum bir kere daha iş görüşmesi için çalmıştı. Yine arkadaşımdan bir yerlere kadar giden cv'm için çağrılmıştım. Görüşmeye gittiğim yer yurtdışı bağlantılı bir eğitim vakfıydı. Küçük şirin bir binası ve az kişisiyle oldukça ferah görünen vakıfta yine oldukça iyi bir görüşme geçirdim. İk asistanı yaz dönemi için yurtdışına eğitime gideceğinden kendi yerine birini arıyordu. Asistanla görüştükten sonra aynı gün ik müdürüyle de görüştüm. Oldukça hızlı gerçekleşiyordu her şey. Görüşmedeki en güzel şey ise "sosyoloji" kimliğimin onlar için cezbedici oluşuydu. İş görüşmesi bir kenara, ik müdürüyle 'gender' üzerine yaptığım araştırmaları konuşmaya ve fikir alışverişi yapmaya başlamıştık. Yaptığınız işlerin görülmesi ve bunlar üzerinden değerli hissetmek olgusunu da anlamış oldum o gün. İk müdürüyle görüştükten sonra da "Biz size döneceğiz." dediler ve ben gittim.
Şimdi hikayemizin kilit noktasına geldik. Görüşmeden 1 saat sonra geri arandım. "Siz de isterseniz biz sizinle çalışmak istiyoruz." dediler. "Çok mutlu oldum, ancak başka bir firmadan daha haber bekliyorum. Akşam üstü size dönsem mümkün mü?" deyip onayımı aldıktan sonra, bizim "iyi" firmadaki ik müdürünü aradım. Beklememi söylediğini biliyordum ama 1-2 hafta içinde çağıracaklarsa bu yeni gelen teklifi kabul etmem de mümkün değildi. Sevgili ik, bekle dedi. (Bekle demelerinin sebebini de açıklayayım. Start-up kurmaya hazırlanıyorlar, ben de adaylara dahil olacağım. Hepsi bu.)
Hayatınızda hiç %50'lik şansınız olduğunu gördünüz mü? Benim o zamana kadar yoktu sanırım. %50 bekle, %50 vakıfta çalışmaya başla. Zormuş bu ikilem içinde kalmak, hangisine şans vermeniz gerektiğini çözemiyorsunuz. Bir kaç kişiden fikir aldıktan sonra "%50 bekle" şansımı denedim. En önemli kriterlerden biri, vakıfın 2 ay çalıştıracak olması ama diğer firmanın en az 1 senelik alacak oluşuydu. Aslında bu kararı verdiğim için de oldukça mutluydum, geleceğimin daha iyi olacağına inanıyordum.
Ve bir Temmuz günü.. Hayır siyaset yapmayacağım, hayır kızmayacağım.. Ama malum Temmuz günü... Elimde %50 ihtimalim olduğunu düşünüyordum. Sadece bir kaç saat içinde elimdeki koca %50 ihtimal de toz olup uçtu. (kimler kimler nelerini kaybetti, sen neyden söz ediyorsun diyebilirsiniz. Demeyin. Bakın görün, en küçük etkisiyle bile bir şeyler kaybetti o gün bir insan.) Neden uçtu derseniz, bir anda kaybettiği o kadar çalışandan sonra, şirket start-up kurmayı bırakıp kendini toparlamayı anca başardı.
Peki bundan ne öğrendik? Hayatınızın kontrolü ne kadar sizin elinizde? Siz planları kuruyor, bir şeyler yapıyor ve elde edeceğiniz şeyi bekliyorken ne yazık ki hayat sizin dışınızda da devam ediyor, unutmayın. Bazen kurduğunuz hayaller çöp olur, elinizdeki %50 şanslar uçup gidebilir. Hem de buna sizin engel olma ihtimalinizin bile olmadığı olaylar sebep olabilir. Siz sadece iş bulma hevesiyle yaşarken, inanılmaz şeyler olabilir. Olur ya, hayat bu..😊
Peki bundan ne öğrendik? Siz çabalayın.. Seçimler yapmak zorunda kalsanız bile her seçimin farklı sonuçları olduğunu unutmayın. Hepsine göğsünüzü gerin.
Benim için ne mi oldu, 1 sene daha iş görüşmelerine gitmeye devam ettim. Ve cebime koyduğum bir işsizlik hikayem daha oldu.
p.s. O deil de insanın tanıdıkla iş bulma hikayesi bile mi başarısız olur yahu!😅
Z.E.
İşsizliğimin birinci yılında yaz aylarının başındayken bir kaç görüşmeye gidiyordum. Mailler, telefonlar, görüşmeler.. Olmuyor, olmuyor! Cv'min artık Türkiye'nin %70'inin elinde olduğunu hatırlatmak isterim hepinize.😅 Peki bu nasıl oluyor? Elden ele veriliyor cv'ler. Sen arkadaşına, arkadaşın başka arkadaşına. İşte şansına bir yerlerden sana uygun bir iş çıkarsa diye. Peki cv'nizin işe yaraması için en güzel yöntemlerden biri nedir? TANIDIK! Evet! Hayır, hayır torpil değil.. Tanıdık..😎 (torpil konusunu da yazacağım, sabredin!)
Ben de işsizlikten bıkmış ve aileme karşı isyankar bir halde bir sene geçirmiştim o zamanlar. Aileme isyan etme sebebim, keşke işime yarayabilecek yerlerde tanıdıkları olsaydı, diyeydi. Öncesinde bir kaç tanesini reddetmiş olsam da geç anladım tanıdığın değerini, diyeceğim ama yazının sonunda ona isyan edebilirim.
Bir akrabamızın iyi bir şirkette çalıştığını yeni öğrenmiştim. (Şirketin "iyi" olması o sıralar önemini yitirmişti benim için tabi ama "iyi" olunca da insanın gözleri parlıyor valla.) Firmanın hangi sektörde olduğunu belirtmeyeceğim, tek kelimeyle anlarsınız. Ama iyi, gerçekten. Cv yolladım, bana uygun açık pozisyonlar olduğunda da firma tarafından gönderilen testleri çözdüm. (Görüyorsunuz tanıdık olsa da o testler çözülecek!) Sonra görüşmeye çağrıldım. Sanırım görüştüğüm ilk ve tek erkek ik ile görüşme yaptım şirkette. Kötü geçirdiğim pek çok görüşmenin aksine oldukça iyi geçen görüşmeden mutlu ayrıldım ve ik müdürüyle o günden itibaren hep iletişimde kaldık. Bana sabretmemi, biraz daha zaman gerektiği için beklememi söylediler.
O günlerde telefonum bir kere daha iş görüşmesi için çalmıştı. Yine arkadaşımdan bir yerlere kadar giden cv'm için çağrılmıştım. Görüşmeye gittiğim yer yurtdışı bağlantılı bir eğitim vakfıydı. Küçük şirin bir binası ve az kişisiyle oldukça ferah görünen vakıfta yine oldukça iyi bir görüşme geçirdim. İk asistanı yaz dönemi için yurtdışına eğitime gideceğinden kendi yerine birini arıyordu. Asistanla görüştükten sonra aynı gün ik müdürüyle de görüştüm. Oldukça hızlı gerçekleşiyordu her şey. Görüşmedeki en güzel şey ise "sosyoloji" kimliğimin onlar için cezbedici oluşuydu. İş görüşmesi bir kenara, ik müdürüyle 'gender' üzerine yaptığım araştırmaları konuşmaya ve fikir alışverişi yapmaya başlamıştık. Yaptığınız işlerin görülmesi ve bunlar üzerinden değerli hissetmek olgusunu da anlamış oldum o gün. İk müdürüyle görüştükten sonra da "Biz size döneceğiz." dediler ve ben gittim.
Şimdi hikayemizin kilit noktasına geldik. Görüşmeden 1 saat sonra geri arandım. "Siz de isterseniz biz sizinle çalışmak istiyoruz." dediler. "Çok mutlu oldum, ancak başka bir firmadan daha haber bekliyorum. Akşam üstü size dönsem mümkün mü?" deyip onayımı aldıktan sonra, bizim "iyi" firmadaki ik müdürünü aradım. Beklememi söylediğini biliyordum ama 1-2 hafta içinde çağıracaklarsa bu yeni gelen teklifi kabul etmem de mümkün değildi. Sevgili ik, bekle dedi. (Bekle demelerinin sebebini de açıklayayım. Start-up kurmaya hazırlanıyorlar, ben de adaylara dahil olacağım. Hepsi bu.)
Hayatınızda hiç %50'lik şansınız olduğunu gördünüz mü? Benim o zamana kadar yoktu sanırım. %50 bekle, %50 vakıfta çalışmaya başla. Zormuş bu ikilem içinde kalmak, hangisine şans vermeniz gerektiğini çözemiyorsunuz. Bir kaç kişiden fikir aldıktan sonra "%50 bekle" şansımı denedim. En önemli kriterlerden biri, vakıfın 2 ay çalıştıracak olması ama diğer firmanın en az 1 senelik alacak oluşuydu. Aslında bu kararı verdiğim için de oldukça mutluydum, geleceğimin daha iyi olacağına inanıyordum.
Ve bir Temmuz günü.. Hayır siyaset yapmayacağım, hayır kızmayacağım.. Ama malum Temmuz günü... Elimde %50 ihtimalim olduğunu düşünüyordum. Sadece bir kaç saat içinde elimdeki koca %50 ihtimal de toz olup uçtu. (kimler kimler nelerini kaybetti, sen neyden söz ediyorsun diyebilirsiniz. Demeyin. Bakın görün, en küçük etkisiyle bile bir şeyler kaybetti o gün bir insan.) Neden uçtu derseniz, bir anda kaybettiği o kadar çalışandan sonra, şirket start-up kurmayı bırakıp kendini toparlamayı anca başardı.
Peki bundan ne öğrendik? Hayatınızın kontrolü ne kadar sizin elinizde? Siz planları kuruyor, bir şeyler yapıyor ve elde edeceğiniz şeyi bekliyorken ne yazık ki hayat sizin dışınızda da devam ediyor, unutmayın. Bazen kurduğunuz hayaller çöp olur, elinizdeki %50 şanslar uçup gidebilir. Hem de buna sizin engel olma ihtimalinizin bile olmadığı olaylar sebep olabilir. Siz sadece iş bulma hevesiyle yaşarken, inanılmaz şeyler olabilir. Olur ya, hayat bu..😊
Peki bundan ne öğrendik? Siz çabalayın.. Seçimler yapmak zorunda kalsanız bile her seçimin farklı sonuçları olduğunu unutmayın. Hepsine göğsünüzü gerin.
Benim için ne mi oldu, 1 sene daha iş görüşmelerine gitmeye devam ettim. Ve cebime koyduğum bir işsizlik hikayem daha oldu.
p.s. O deil de insanın tanıdıkla iş bulma hikayesi bile mi başarısız olur yahu!😅
Z.E.
Yorumlar
Yorum Gönder