HAYATTAN SOĞUTAN GÖRÜŞMELER VOL I

     Madem tanıdıklardan bahsettik, biraz o hikayelerden devam edelim. Bir de "çok büyük kurumsallar", "aman dikkatli olalım" diye kılı kırk yardığımız görüşmelerden bir örnek vermiş olurum.
     Çok değil bir ay kadar önce oldu bu olay. Ben yine kariyer.net'ten her ilanı ezberlemişim. Üç tane aradığım başlık var zaten, hepsinin güncellenen ilanlarını, eski ilanlarını, 'aaaaa bu kaç ay önce açıldı hala niye duruyor ki?' ilanlarını biliyorum. Hafıza iyi çok şükür.😏 Bir kaç ay önce, inanın bana hepinizin bildiği bir kurumsal firmanın, hatta herkesin beraber çalıştığı bir bankanın diyeyim, ilanını gördüm ve ilan başlığı da içeriği de oldukça ilgi çekiciydi. Çok heveslendim ve başvurdum, hatta firmada çalışan bir tanıdığıma da ilana başvurduğumu belirttim. Ama bir hafta sonra ilanın kapandığını gördüm, üzüntüler falan, göz yaşları sel olmuş.. Neyse efendim, 1-2 ay kadar sonra tekrar açtılar ilanı. Benim başvuru zaten duruyor ve tanıdığıma da tekrar belirttim ilanın açıldığını. Umarım ararlar diye bekliyorum heyecanla.
     Ve evet aradılar! Ben annemlerin yanında yeşillikler içinde kahvemi içerken, çok resmi olması gereken ama telefonda konuşan kızın tatlı ses tonundan ötürü arkadaşımmış gibi hissettiğim bir telefon konuşmasından sonra bana mail yoluyla sınav göndereceklerini, onu geçersem de firmanın genel müdürlüğüne ingilizce sınavı için çağırılacağımı söyledi.

     Yine evde bir bayram havası!🎉🎈🎊

     Ben genel yetenek testini çözdüm. (bu sınavların da acı olan hatıraları var, onları da anlatırım bir ara) Testi hemen çözüp gönderdim ve ertesi gün tekrar bir telefon geldi. Yine o tatlı ses tonuyla konuşan kız! Genel yetenek sınavını geçtiğimi ve ingilizce sınavı için genel müdürlüğe gitmem gerektiğini belirtti. Şehir dışında olduğum için bir gün erteletmek zorunda kaldım sınavı ve oldukça pozitif bir şekilde bunun uygun olduğunu belirttiler. Neyse efendim, bilet aldım apar topar İstanbul'a döndüm ben. İngilizceye çalıştım biraz. Yani advance'siz sonuçta ama!😅 yine de çalışmak lazım, önemli sınav. Bu arada içten içe dua ediyorum, keşke yazılı sınav olsa diye. Çünkü testlerden hiç hoşlanmıyorum..
     Bir salı günü, hava çok sıcak. Giydim kurumsal kıyafetlerimi gittim sınava. A aaaa bir de ne göreyim, bir tek ben sınava giriyorum! Şansa bak!😊 O tatlı konuşan kız sınavımı teslim etti, a aaaa ben yine şok! Sınav YAZILIIIIII! 🎉

     Allah'ım her şey nasıl da yolunda gidiyor. Sonunda olacak, burada çalışacağım kesin!


     Sonra sınavı da geçtik çok şükür. Veeee görüşmeye çağırıldım. Öğlen 14:30'daydı görüşmem. Ben yine görüşme kıyafetlerimi giydim, metrobüs metro, uzun yolculuklar.. İçeri girdim bir form verdiler. İşte böyle cv'ni tekrar yazıyorsun forma. (ne gerekse?) "Tanıdığınız var mı?" soruları. (Ama 1. derece soruyorlar. Almıyorlar heralde o kadar yakın tanıdık varsa, hala emin değilim.) Sonra referans yazmamızı istiyorlar, o da enteresan. İşte formu doldurdum, bekliyorum. Yanıma da görüşmeye gireceği çok belli olan iki kişi geldi. Bekliyoruz hep beraber ama hani bek-li-yo-ruz.
     Neredeyse 1 saat geç aldılar görüşmeye. BİR SAAT. Tamam işiniz olabilir, yoğunsunuzdur belki onu da anlayabilirim. Ama yani iş arıyoruz diye de biz de o kadar işsiz değiliz bence. Biz görüşmeye 1 saat geç gelsek, siz saygısızlık anlarsınız ve belki görüşmeyi bile reddedersiniz. Ama tabi biz iş aradığımız için öyle bir lüksümüz yok. Yooo, valla ben kafamda o lüksü oluşturdum görüşmeye girmeden. Çünkü saygısızlıktı bence.

     Görüşme odasına girdim, çok telaşlı, hızlı hareket eden genç bir kadınla görüştüm. BAKIN, hiç abartmadan anlatıyorum bu kısmı. Görüşme sadece 10 dakika falan sürdü. 1 SAAT beklediğim görüşme! Bana cv'mi anlattırdı. PARDON, anlattırdı demişim. Anlattırmadı. Yani dediğim şeylerin hiç birini dinlemedi. Hatta sorduğu sorulara cevap vermemi beklemeden başka sorular sordu. İlginçti. İlk defa bir görüşmede, aldığım "girişimcilik eğitimi"ni anlatırken, "onu sonra anlatırsınız önemli değil" gibi bir cümleyle karşılaştım. Çoook ilginçti. Bir o kadar da sinir bozucu elbette. Siz kendinizi anlatmak için çırpınırken karşınızda, sorular bitse de kalkıp gitse, diye bekleyen birinin olması çok sinir bozucu. Ben daha ne oldu ne bitti anlamadan, "Bana sormak istediğiniz bir soru var mı?" dedi genç kadın. AMA BU FİNAL CÜMLESİ! diyorum içimden. Yok canım, 10 dakika mı? Derken ayağa kalktık, el sıkıştık, "biz sizi ararız.".

     Görüşmeden çıktığımda hiç bir şey hissetmedim. Hiç üzülmedim, ağlamak istemedim. Sadece çok sinirlendim. Yapılan saygısızlığı yaşıyordum içimde. Sen bana iş vermek isteyen bir kurum, ben iş sahibi olmak isteyen bir gencim. Benim sana yapamadığım bir saygısızlığı neden haketmiş oluyorum? Hala anlatırken bile o günkü sinirimi yaşıyorum gerçekten. Görüşmeden sonra tanıdığımı aradım, benimle ilgilendiğin için teşekkür ederim ama bu iş olmayacak, dedim. Çünkü biliyordum, iş olmayacaktı. Büyük ihtimal o ik kendi kafasına birini oturtmuştu ve ondan sonraki görüşmelerin hepsini geçiştirerek yapacaktı. Belki de benim 1 saat bekleme sebebim, o çok beğendiği adayla çok konuşmasıydı. Kim bilir..
     Sadece herkesin şunu düşünmesini çok isterdim, sen ik işe alımdasın. Senin görevin bu zaten, yapman gereken şey mülakatlara girmek, adayları tanımak. Ben? Ben de işsizim. Benim görevimde bulabildiğim kadar mülakata girip şansımı denemek. Ben kendi görevimi yapıyorken, karşılığında neden böyle bir davranış göreyim ki? Belki işlerin yetişmedi, uzadı, çok yoğundun falan. Bu beni ne kadar ilgilendirir? Ben ya da bir başkası neden böyle bir şey yaşasın ki. Biz o görüşmeye girmek zorunda olduğumuz için, sadece "zorunda olduğumuz" için bizim zamanımız değersiz mi? Böyle olunca n'oluyor? Hayattan soğutuyorlar sizi. Kime neyi niye anlatayım ki noktasına geliyorsunuz işte. Değer verilmediğinizi hissetmek böyle bir duygu çünkü. Saygısızlık böyle bir şey çünkü. Hayattan soğuyorsunuz..

     Tekrar söylüyorum, aynısını mülakata gelen kişi yapmış olsa sizin tepkiniz ne olurdu? Peki sizi dinlediğini belirten ama aslında sizi konuşturmamaya çalışan biriyle karşılıklı oturuyor olsaydınız? Hep empati derler ya.. Sadece bir kez uzaktan bakmayı düşünün olaylara..

     VE SİZ YİNE DE MUTLU OLMAYI SEÇİN BU HAYATTA.. Her zaman sizi üzecek, sinirlendirecek, hayattan soğutacak anlar olacak. Siz en iyisi mutlu olmayı seçin hep. Böylece en azından biz güzelleştiririz hayatı.. 😊

Yorumlar