SİSTEMİ SORGULAMA, SİSTEME UYUM SAĞLA!
Sistemi sorgulamamak..
Oysa araştırmak, öğrenmek, karşılaştırmak bizim işimizken! (merhaba sosyologlar.)
Aslında her şey facebook'ta denk geldiğim bir video yüzünden oldu, yani bu uzun yazımı sırf bir video yüzünden okuyacaksınız.😅 Sistemi yargılayan ve sistemle dalga geçen birileri sayesinde. Çünkü o birileri var. (Video da yazının en sonunda.😊)
İş arama sürecimi hepiniz biliyorsunuz artık. Neredeyse 2 yıl süren iş arama süreci sırasında, sürecin yoruculuğundan, çirkinliğinden, adaletsizliğinden yakınmadığım tek bir insan bile kalmadı çevremde. Ama bu kadar yakınma konuşmasının sonunda ne elde ettim, bir hiç. Çünkü ne ailem ne arkadaşlarım ne de başka çevrelerim bu yakınmalarıma bir çare bulamadılar. Her seferinde tek duyduğum cümle şuydu: Ama zaten öyle yapmalısın.
Bir örnekle anlatayım sizlere. Yine iş görüşmeleri geçmiş, hala işsizim ve deli gibi iş arıyorum. Çok yakın bir arkadaşım da iş arıyor o sıralar. İkimiz de sosyoloji mezunuyuz ama ben ik istiyorum, o pazarlama. (Allah'tan kulvarlar farklı, inanın o stres için de bir de yakın arkadaşımla aynı işi aramayı hiiiiç ama hiç istemezdim.😅 ) Bir gün caddedeyiz, kahve içiyoruz beraber. Yine derin iş konuları konuşmaya başladık. E yeni mezun olmuşuz, doğal olarak tanıdığımız insanlar nerelere girmiş, hangi işlerde çalışıyor bunları da konuşuyoruz. "Hadi canım! O nasıl girmiş oraya ya?!" "Ya kesin bir tanıdığı vardır.." "Ben oraya cv bile yollayamıyorum, o nasıl iş görüşmesine gitmiş!" gibi hafiften için de kıskançlık barındıran (ama hani hasetlik değil, benim de olsunnn yaaa kıskançlığı.😊) cümlelerin yanında "Belliydi zaten ya onun zorlanacağı.." gibi herkesin hakkını kendine verdiğimiz cümleler kuruyorduk. Yani herkesin her zaman yaptığı dedikodulardan yapıyorduk. Ben başladım işte, "Ya şuna başvurmak için şunu istiyorlar nasıl olur, NEDEN İŞLETME?! O kadar sosyolog ik ile tanıştım, ne saçma.." Konuştukça konuşuyoruz. En sonunda arkadaşım kahvesinden bir yudum alıp,
Başka şansımız yok ki.. Sistem ne istiyorsa, sisteme uyum sağlayacağız? O masterlar yapılacak, o sosyal kurumlarda gönüllü olunacak, o değil öbür üniversiteden mezun olunacak, o sertifikalar toplanacak.. Tamam mı, cv'n mükemmel oldu mu? Mesela sırf curriculumvitae'nde havalı dursun diye yelken olsun, tenis olsun ne biliyim kayak olsun falan yaptın mı? Bravo! Birinci aşamayı tamamlamışsın. Sisteme bir puan!
İkinci aşama da şu var, ruhunu satıyorsun biraz biraz. Mesela iş görüşmesinde gülüş dereceni, kaç kere güldüğünü falan ayarlaman lazım. Sonra çok güldüğünüzde, ik bana niye öyle bakıyor ki demeyin. Galiba sistem çok mutlu insan da sevmiyor.. Mesela duyulmak istenen cümleler var. BÜTÜN GELECEĞİMİ SİZİN ŞİRKETİNİZ KURTARACAK! EN BÜYÜK SİZSİNİZ! 😅 Ya da üç özelliğinizi sorduklarında kendinizi hem övmeli hem de biraz kötülemelisiniz. İki uç da abartı. Çünkü her şey çok gerçekçi görüşmede ya! Ya da sana sorulan soruya içinden geldiği gibi cevap vermek istiyorsun, ama veremiyorsun. Çünkü kafandaki cümleler, kurallara sarılmış çıkıyorlar ağzından.
Yazılan, çizilen, gösterilen her şey sisteme uyum sağlamamız için var aslında.
Neden sistemi sorgulamıyoruz? Neden hepimiz birbirimize benziyoruz? Benzetilmeye çalışılıyoruz? Neden mezun olduğumuz bölümün işini yapmak zorundayız? Neden görüşmede kaç kere güldüğümüzü hesaplamamız gerekiyor? Neden bize öğretilen cümlelerle giriyoruz işlere, normalde hiç kullanmazken hem de? Neden böyle girebiliyoruz?
Sistem içinde kendini kaybetmeyen insanlar, eğer oralarda bi yerlerdeyseniz lütfen beni bulun. Ben bu sistem yıkılmalı ya da yıkılabilir, yıkılacak gibi bir şey söylemiyorum. Ama sisteme uyum sağlamak adına kendimizi kaybediyorsak, biz neden biz olalım ki? Mesela bize sosyolojide öğretilen temel kavramlardan biridir "kase"ler. Onlardan biraz alıntı yaparak şunları söylemek isterim. Salata kasesi düşünün, bütün sebzelerin bir arada ama bütün farklılıklarıyla durduğunu. Hepimiz birbirimizden o kadar farklı ama tadımız da beraberken o kadar güzel aslında. Ama bizi ezip püre yapmaya çalışıyorlar, daha kolay yeniriz diye, sanırım. Ama o zaman ne yeşilimiz, ne kırmızımız, ne sarımız kalıyor. Hepimiz böyle garip bir renk oluyoruz. Sistemde ayakta kalmak için uyum sağladıkça, rengimiz gidiyor.
Sistemi sorgulamak zor geliyorsa, en azından bir sistemin içinde yaşadığınızı kabul edip o sistemde kendiniz olarak kalmayı başarabilmeniz gerekir. İnanın her şey daha rahat gülebilmemiz için. Kendimiz olarak kalırsak, "Siz benim hayatımı kurtaracak şirketsiniz." yerine içimizden geçen başka uygun cümleleri kurabiliriz. Her şey "Zeypit, biz de onların istediği gibi yapacağız, başka şansımız yok ki." yüzünden.
Neden onlarca sitede iş görüşmeleriyle ilgili yazılar yazılırken, "yapmamız gereken şeyler" söyleniyor? Bunları bunları yapmayın, demek daha mantıklı bence, madem bir şey söylemek istiyorlar. Çünkü yapılması gerekenler yazıldıkça herkes aynı cümleleri kurmaya, aynı tepkileri vermeye başlıyor. Bu düzen yüzünden artık iklar da o cümleleri kuran insanlar istiyor. Onların aklından da görüşmede "Bu cümleyi söylemedi." diye geçiyor. Neden bir arkadaşınıza iş görüşmenizi anlattığınızda "Aaa keşke öyle demeseydin. Aslında o soruya bu cevap verilir." tepkisini alasınız ki? Canınız öyle cevap vermek istemiştir, olamaz mı? Hepimiz birbirimizden farklı düşünürken, hepimizin başka yetenekleri varken mesela "Öyle olmalı." diye aynı şeyleri söylemek ne kadar doğru?
Bir deneyin, hem kendiniz olmayı hem de güzel bir görüşme geçirmeyi. Ya da en iyisi idealist insanlarla tanışın, şansınız varsa. Girişimcilik yapan insanlar bulun, herkesin "amaaan o da iş mi dediği işleri yapan insanlarla" tanışın. Ya da hiç çalışmayan ve hayatlarını başka şeylere adamış insanların hayatlarını okuyun. Sonra da gelin hep beraber "İş görüşmesinde yapılması gereken 25 madde"yi okuyalım.. 😊
Ben daha çok "Neden?" dedim bugün. Çünkü sorgulamadan bulunmuyor hiç bir şeyin doğrusu. Siz de sorun hep "Neden?". Ve sırf başkaları diyor diye değil, siz mutlu olduğunuz için yapın bir şeyleri.
Hepimize dalından yeni koparılmış bir domates, bir salatalık ve bir biber kadar renkli, taze ve beraberken tadı çok güzel olan günler diliyorum...
Ve o videoyu da sizinle paylaşıyorum..
LINK: Lies People Tell In Job Interviews
Oysa araştırmak, öğrenmek, karşılaştırmak bizim işimizken! (merhaba sosyologlar.)
Aslında her şey facebook'ta denk geldiğim bir video yüzünden oldu, yani bu uzun yazımı sırf bir video yüzünden okuyacaksınız.😅 Sistemi yargılayan ve sistemle dalga geçen birileri sayesinde. Çünkü o birileri var. (Video da yazının en sonunda.😊)
İş arama sürecimi hepiniz biliyorsunuz artık. Neredeyse 2 yıl süren iş arama süreci sırasında, sürecin yoruculuğundan, çirkinliğinden, adaletsizliğinden yakınmadığım tek bir insan bile kalmadı çevremde. Ama bu kadar yakınma konuşmasının sonunda ne elde ettim, bir hiç. Çünkü ne ailem ne arkadaşlarım ne de başka çevrelerim bu yakınmalarıma bir çare bulamadılar. Her seferinde tek duyduğum cümle şuydu: Ama zaten öyle yapmalısın.
Bir örnekle anlatayım sizlere. Yine iş görüşmeleri geçmiş, hala işsizim ve deli gibi iş arıyorum. Çok yakın bir arkadaşım da iş arıyor o sıralar. İkimiz de sosyoloji mezunuyuz ama ben ik istiyorum, o pazarlama. (Allah'tan kulvarlar farklı, inanın o stres için de bir de yakın arkadaşımla aynı işi aramayı hiiiiç ama hiç istemezdim.😅 ) Bir gün caddedeyiz, kahve içiyoruz beraber. Yine derin iş konuları konuşmaya başladık. E yeni mezun olmuşuz, doğal olarak tanıdığımız insanlar nerelere girmiş, hangi işlerde çalışıyor bunları da konuşuyoruz. "Hadi canım! O nasıl girmiş oraya ya?!" "Ya kesin bir tanıdığı vardır.." "Ben oraya cv bile yollayamıyorum, o nasıl iş görüşmesine gitmiş!" gibi hafiften için de kıskançlık barındıran (ama hani hasetlik değil, benim de olsunnn yaaa kıskançlığı.😊) cümlelerin yanında "Belliydi zaten ya onun zorlanacağı.." gibi herkesin hakkını kendine verdiğimiz cümleler kuruyorduk. Yani herkesin her zaman yaptığı dedikodulardan yapıyorduk. Ben başladım işte, "Ya şuna başvurmak için şunu istiyorlar nasıl olur, NEDEN İŞLETME?! O kadar sosyolog ik ile tanıştım, ne saçma.." Konuştukça konuşuyoruz. En sonunda arkadaşım kahvesinden bir yudum alıp,
"Zeypit, biz de onların istediği gibi yapacağız, başka şansımız yok ki." dedi.
Başka şansımız yok ki.. Sistem ne istiyorsa, sisteme uyum sağlayacağız? O masterlar yapılacak, o sosyal kurumlarda gönüllü olunacak, o değil öbür üniversiteden mezun olunacak, o sertifikalar toplanacak.. Tamam mı, cv'n mükemmel oldu mu? Mesela sırf curriculumvitae'nde havalı dursun diye yelken olsun, tenis olsun ne biliyim kayak olsun falan yaptın mı? Bravo! Birinci aşamayı tamamlamışsın. Sisteme bir puan!
İkinci aşama da şu var, ruhunu satıyorsun biraz biraz. Mesela iş görüşmesinde gülüş dereceni, kaç kere güldüğünü falan ayarlaman lazım. Sonra çok güldüğünüzde, ik bana niye öyle bakıyor ki demeyin. Galiba sistem çok mutlu insan da sevmiyor.. Mesela duyulmak istenen cümleler var. BÜTÜN GELECEĞİMİ SİZİN ŞİRKETİNİZ KURTARACAK! EN BÜYÜK SİZSİNİZ! 😅 Ya da üç özelliğinizi sorduklarında kendinizi hem övmeli hem de biraz kötülemelisiniz. İki uç da abartı. Çünkü her şey çok gerçekçi görüşmede ya! Ya da sana sorulan soruya içinden geldiği gibi cevap vermek istiyorsun, ama veremiyorsun. Çünkü kafandaki cümleler, kurallara sarılmış çıkıyorlar ağzından.
Yazılan, çizilen, gösterilen her şey sisteme uyum sağlamamız için var aslında.
Neden sistemi sorgulamıyoruz? Neden hepimiz birbirimize benziyoruz? Benzetilmeye çalışılıyoruz? Neden mezun olduğumuz bölümün işini yapmak zorundayız? Neden görüşmede kaç kere güldüğümüzü hesaplamamız gerekiyor? Neden bize öğretilen cümlelerle giriyoruz işlere, normalde hiç kullanmazken hem de? Neden böyle girebiliyoruz?
Sistem içinde kendini kaybetmeyen insanlar, eğer oralarda bi yerlerdeyseniz lütfen beni bulun. Ben bu sistem yıkılmalı ya da yıkılabilir, yıkılacak gibi bir şey söylemiyorum. Ama sisteme uyum sağlamak adına kendimizi kaybediyorsak, biz neden biz olalım ki? Mesela bize sosyolojide öğretilen temel kavramlardan biridir "kase"ler. Onlardan biraz alıntı yaparak şunları söylemek isterim. Salata kasesi düşünün, bütün sebzelerin bir arada ama bütün farklılıklarıyla durduğunu. Hepimiz birbirimizden o kadar farklı ama tadımız da beraberken o kadar güzel aslında. Ama bizi ezip püre yapmaya çalışıyorlar, daha kolay yeniriz diye, sanırım. Ama o zaman ne yeşilimiz, ne kırmızımız, ne sarımız kalıyor. Hepimiz böyle garip bir renk oluyoruz. Sistemde ayakta kalmak için uyum sağladıkça, rengimiz gidiyor.
Sistemi sorgulamak zor geliyorsa, en azından bir sistemin içinde yaşadığınızı kabul edip o sistemde kendiniz olarak kalmayı başarabilmeniz gerekir. İnanın her şey daha rahat gülebilmemiz için. Kendimiz olarak kalırsak, "Siz benim hayatımı kurtaracak şirketsiniz." yerine içimizden geçen başka uygun cümleleri kurabiliriz. Her şey "Zeypit, biz de onların istediği gibi yapacağız, başka şansımız yok ki." yüzünden.
Neden onlarca sitede iş görüşmeleriyle ilgili yazılar yazılırken, "yapmamız gereken şeyler" söyleniyor? Bunları bunları yapmayın, demek daha mantıklı bence, madem bir şey söylemek istiyorlar. Çünkü yapılması gerekenler yazıldıkça herkes aynı cümleleri kurmaya, aynı tepkileri vermeye başlıyor. Bu düzen yüzünden artık iklar da o cümleleri kuran insanlar istiyor. Onların aklından da görüşmede "Bu cümleyi söylemedi." diye geçiyor. Neden bir arkadaşınıza iş görüşmenizi anlattığınızda "Aaa keşke öyle demeseydin. Aslında o soruya bu cevap verilir." tepkisini alasınız ki? Canınız öyle cevap vermek istemiştir, olamaz mı? Hepimiz birbirimizden farklı düşünürken, hepimizin başka yetenekleri varken mesela "Öyle olmalı." diye aynı şeyleri söylemek ne kadar doğru?
Bir deneyin, hem kendiniz olmayı hem de güzel bir görüşme geçirmeyi. Ya da en iyisi idealist insanlarla tanışın, şansınız varsa. Girişimcilik yapan insanlar bulun, herkesin "amaaan o da iş mi dediği işleri yapan insanlarla" tanışın. Ya da hiç çalışmayan ve hayatlarını başka şeylere adamış insanların hayatlarını okuyun. Sonra da gelin hep beraber "İş görüşmesinde yapılması gereken 25 madde"yi okuyalım.. 😊
Ben daha çok "Neden?" dedim bugün. Çünkü sorgulamadan bulunmuyor hiç bir şeyin doğrusu. Siz de sorun hep "Neden?". Ve sırf başkaları diyor diye değil, siz mutlu olduğunuz için yapın bir şeyleri.
Hepimize dalından yeni koparılmış bir domates, bir salatalık ve bir biber kadar renkli, taze ve beraberken tadı çok güzel olan günler diliyorum...
Ve o videoyu da sizinle paylaşıyorum..
LINK: Lies People Tell In Job Interviews
Yorumlar
Yorum Gönder